SOSYAL AĞLAR

Futbolculuk Zor Zanaat!

Spor

Futbolculuk Zor Zanaat!

Bilmiyorum, siz de aynı soruyu soruyor musunuz kendinize? Neden eskiden izlediğimiz maçlarda aldığımız lezzeti şimdi almak mümkün olmuyor? Neden futbolcuları eskiden olduğu gibi aynı şekilde sevemiyor, yöneticileri abi, baba diye bağrımıza basamıyoruz?

27144088[1]Bilmem siz de bana katılır mısınız, futbolcu olmanın zorlukları da günden güne artmaya başladı. Eskiden tu kaka ilan edilen, “topçu ol, gör gününü” denilen ve hafife alınan meslekçik, şimdilerde en zengin anne babanın bile oğlunun elinden tutup her gün futbol okuluna götürüp getirdiği, fakir ailelerin ise “topçu ol, hayatın kurtulsun” şeklinde engin bir felsefenin ipine sarıldığı bir hal aldı. Ortada dönen paranın miktarının sayılamadığı, iddia, toto, loto türü masum kumarcıklarla ülkede 7’den 70’e herkesin umut kapısına dönüşen son derece büyük bir pazara dönüştü. Futbolcular alınıp satılan bir meta, kulüpler ise kombine satıp reklamdan köşeyi dönme telaşıyla ticaret ağı kuran şirketler oldu.

Bilmiyorum, siz de aynı soruyu soruyor musunuz kendinize? Neden eskiden izlediğimiz maçlarda aldığımız lezzeti şimdi almak mümkün olmuyor? Neden futbolcuları eskiden olduğu gibi aynı şekilde sevemiyor, yöneticileri abi, baba diye bağrımıza basamıyoruz? Neden kendi takımımız gol yesin de “iddia”yı kazanayım diye pusuda bekler olduk? Neden aynı takımdan olmayan biri “gavur” oluveriyor birdenbire?

Sadece bununla kalsa iyi. Eskiden oynadıkları maçlardan parasını alamayan, bir türlü normal hayatlarında düzen tutturamayan  futbolcuların yerini, boğaza nazır villalarda ve köşklerde oturan, Limuzin, Porsche, Ferrari’den başka arabanın kesmediği, gece kulüplerinden dışarı adım atmayan, sahada gezip tozduktan sonra 90 dakikayı tamamlamayı başarırlarsa, yetenek abidesi olarak gazetelerde arz-ı endam eyleyen futbolcular almış giderken şaşırmıyor musunuz?

Nerede maç kaybedince üzülen Rıdvan’lar? Nerede “benim hatam yüzünden gol oldu” diye ağlayan Metin’ler, Recep’ler, Cüneyt’ler? Nerede maçtan sonra hangi takımdan olursa olsun bir araya gelip yemek yiyen, kardeşçe el omuzda dolaşan insanlar? Takımını herşeyin önünde tutan, paranın önüne sapasağlam karakterini koyup başarısıyla taçlandıran Ertuğrul’lar nerde?

Ne değişti 10 yıllık zaman diliminde ki, bu kadar tersine döndü ve futbol oyun olmaktan çıkıp ticaret, pazarlama, para kazanma yuvası haline geldi? İnsan gözünü ne değişti de bu kadar hırs bürüdü, samimiyet bu diyarlardan neden göç edip, “herşeyin en iyisini bilen” futbolcu müsveddeleri sahalara doluştu?

Artık eskisi gibi maç izleyemiyorum. Oturup maç izlerken,  “haydi aslanım, hadi koçum, vur artık!” diyen Ercan Taner’in ta dalağına, böbreğine, yüreğine kadar içten haykırdığı sesi eşliğinde heyecandan yerimden fırlayamıyorum! Kısır kısır futbol savaşları izliyorum, paraya boğuldukça sönüp giden yıldız diye kakalanan şöhretleri seyretmekten başka çıkar yol olmadığını görüyorum.

Futbol bir ekmek kapısı evet, oynayan kazansın, hem öyle kazansın, hem böyle kazansın. Ona bir itirazım yok. Ama, yüreğiyle oynayan adam yoksa, ne için oynanır bu oyun? Başarıdan çok alacağı primi hesaplayan adamlarla nereye kadar?

Öyle görünüyor ki, futbol ticarethane oldu. Oyun dönemi çoktan sona erdi. İzlediğimiz zaman heyecandan deliye döndüğümüz bir spor dalı da yerini, tribün terörünün, şikelerin, paracıklarını düşünen futbol işçilerinin ve bu hafta sonu boğazda hangi yalıyı kapatacağını düşünen yıldızcıkların eline bıraktı. Futbolcu maç bitince, kaç kaç biterse bitsin umurunda değil, takar kulaklarına i-podunu, dım-tıs, dım-tıs müziğini dinler. Yenildik diye üzülmek mi, aman ne önemi var? O hafta tüm parasını bilete verip tribüne gelen hastalar (!) düşünsün!  Onun umrunda mı? O işine bakar. Antreman yapmaz, yıldızım der, ben bir taneyim der, küçük dağları ben yarattım havasıyla triplere girer.

Aslında zor olanı başardıkları için de tebrik etmek lazım bir yerde. Herşeyi paraya bağlayıp sahada 90 dakika alın teriyle koşturmak gerçekten zor. Topa bir kez vurduktan sonra ikinci kez vurmak gerçekten zor. Hele hele beceriksizliğinden ayağı kayıp düşünce hakem penaltı vermediği zaman buna karşı mücadele vermek daha daha zor.

Ne diyelim, futbol değişti, futbolculuk değişti, futbolcu olmak zor bir zanaat oldu.

Hayırlısı bakalım, nereye kadar gidecek bu pervasızlık, doğrusu çok merak ediyorum.

Okumaya Devam Et
4 Yorum

  1. kral

    23 Mart 2010 / 15:55

    son 10 yılda oldu dı mı bunlar sayın yazar.Zira 90’larda daha keyıf alıyorduk maclardan.hersey para oldu; yalan oldu…

  2. Abdullah Tekin

    23 Mart 2010 / 16:13

    Bana göre 2000 yılı dönüm noktasıdır. Bu yıla kadar her 10 yılda bir müthiş yıldızlar yetişmiş ve bu yıldızları heyecanla izlemiştik. 80-90 yılları arasında Rıdvan-Tanju, 1990-2000 ise sadece Hakan Şükür diyebiliyorum. Günümüzde herkes para derdinde olduğundan, kimse yüreğini ortaya koymadığından maalesef yıldız da yetişmiyor, seyirci de kuru kuru maç izliyor yahut o heyecanı kaybettiğinden izlemiyor.

    Geçen gün Ediz Hun ve İzzet Günay’ın konuk olduğu bir program vardı. Orada şundan bahsedilmişti; önceki dönemin hem sinema oyuncuları hem de futbolcuları bir başkaydı… Metin Oktay’lar, Can Bartu’lar, Cüneyt Arkın’lar ve daha niceleri. Düşündüm de artık bu isimlerin yerini tutabilecek biri var mı? Sinema & TV sektöründe çocuklarımıza örnek olan bir Behlül’ü tanıyorum ben 🙂 Bu da nasıl bir örnek olur gerisini siz tahmin ediyorsunuzdur.

  3. Harun KILIÇ

    27 Mart 2010 / 00:51

    Selamlar,
    Henüz akşam üstü grip olmuş,bir demlik ıhlamuru bol vitamin eşliğinde içmiş ve yoğun bir yarına hazır bir adam olma çabasıyla yatağıma gidiyordum ki! Bu yazıyı okudum…
    Tamda bu günlerde,nisan ayının ortasında-hepsi sağ olsun,var olsun- yardımlarını esirgemeyen dostların organizasyona katkılarıyla, ikincisini hazırlamak için yoğun çaba harcadığımız, DİF(Dostluk İçin Futbol)Turnuvası’nın tüm ayrıntıları ve daha ne yapılabilir? in cevaplarını ararken, zihnimin bir yanı,okudum bu yazıyı…
    Bence doğru bir eleştiriye imza atmışsınız,tebrik ederim.
    Yazıyı okuyunca,ismini hatırlayamadığım şu Yeşilçam filmini hatırladım bir anda;Münir ÖZKUL’un İlyas SALMAN’ın babası rolünü oynadığı şu filmi,izleyen hemen hatırlayacaktır.Çok uzun zamandır da yayınına tesadüf etmediğim bir film,Münir ÖZKUL istemez aslında oğlunun futbolcu olmasını,ta ki masada tomarla parayı görene kadar.Para gelir,ailenin yaşamı değişir,tabiki futbolcu İlyas’ın da,seninde yazdığın gibi gece,gündüze karışır,şöhret şaşırtır… Sonrası mı? İzleyen hatırlar,İlyas golü kendi kalesine atar!!!
    Yanlış kaleye gol atar…

    Bizde, yukarıda bahsettiğim, isminden de belli,Dostluk İçim Futbol Turnuvasının İkincisini,Cami Altı Tershanesi Halı sahalarında 18’Nisan-23Mayıs tarihlerinde kısmetse 16 halı saha takımıyla başlatıcaz.Burayı muhtemelen reklam için ayırmadınız ama,ben yazmış bulundum,internetten ilk defa da burda açıkladım turnuva tarihini… Sebebi sensin Sirac =8)

    Maksadımız,yazıda bahsedilen o eski duyguları anımsatmak,futbolun para için değil,dostluk için oynanması gerektiği,futbolun amaç değil,birleştirici bir araç olduğu bilincini hem kendimize hem de turnuvaya katılan tüm arkadaşlarımıza hatırlatmaktır.
    Günümüzde futbolcunun ve futbolun etkilediği tüm katmanların bir bilinç döngüsünde olduğu,kamuoyuna yansıyan şekli ile artık bu döngünün yanlış bir noktaya taşındığı kaygısını taşıyoruz…
    Bir insan başka bir insana,sırf diğer takım taraftarı diye kafam kadar taşı atıyorsa,burda bi yanlış var demektir. Elinde satırla deplasmana gidiyorsa burda bir yanlış var demektir.
    Bu kadar enerjisi yüksek bir oyun,devasa bir sektör haline gelip,milyarları arkasında sürüklüyorsa eğer,bu işin eğitimi daha sağlıklı yapılmalı,cahil bırakılmamalı hem sporcu hem de seyirci,saçma sapan yorumlarla kandırılmamalı izleyici,kolay para arzulamamalı 8 yaşında çocuk kumar oynamamalı,futbolu idda kuponunda öğrenmemeli…
    Biliyorum birileri bütün bunların farkında,kimisinin elinde değil,kimisinin umrunda değil…
    Ama diyorum ki kendi kalemize gol atmayalım!!!

    Herkese iyi geceler diliyorum,müsayit olanları turnuva maçlarına bekliyorum,kalın sağlıcakla…

  4. ziyade deniz

    30 Mart 2010 / 15:58

    Bir de TS faciamız var. Dünya çapında futbolcular yetiştiriyor. Adamları çocukluklarından itibaren besliyor, büyütüyor sonra en işe yarayacakları zamanda satııyor.. Deveye sormuşlar sırtın neden eğri diye..

Sen de Fikrini Paylaş

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Daha İlginç Yazılar: Spor

Sirac El

1999 yılından bu yana web tasarımcı olarak yurt içinde ve yurt dışında pek çok projede yer aldım. 2002 yılında Sanalkurs.net'i ve 2013 yılında da Etkinlik.com.tr'yi kuran ekibin bir parçası oldum. Girişimci, tasarımcı ve eğitmen olarak çalışmalarımı sürdürüyorum. Daha Fazla...

Öne Çıkanlar

YUKARI