SOSYAL AĞLAR

Newyork’taki Minareler

TV ve Sinema

Newyork’taki Minareler

Senaryoyu 10 yıl önce yazdığını söyleyen Mahsun Kırmızıgül, senaryoyu ve diyalogları filmi çekmeden tekrar gözden geçirseymiş, film müzikleri konusunda da ciddi bir destek alabilseymiş çok daha iyi olurmuş.

new-yorkta-5-minare[1]Haftasonu, gidenlerin beğeniyle söz ettiği, bir kısmın da eleştirip durduğu New York’ta Beş Minare nasılmış bir göreyim diye sinema salonunun en has koltuğuna yerleştiğimde doğrusu ne tür bir film izleyebileceğim konusunda hiç bir fikrim yoktu. Önceki iki filmini dikkate alıp bu filme önyargılı yaklaşmak heralde olmazdı, adam bu kez New York’a gitmiş, bir zamanların ünlü sanatçılarını bir araya getirerek fevkaladenin fevkinde bir sinema başarısına imza atmıştı. En azından gazeteler öyle yazıyorlardı.

Film, “arkadaş, ben aksiyonun hasını yaparım” dercesine gerçekleşen büyük bir patlamayla başladı, araba havaya uçtu, yoğun bir duman göğe yükseldi. Ancak ne yazık ki, daha önce Kurtlar Vadisi dizisinde de gördüğümüz bir sahneydi ve artık bu Uğur Mumcu türü sahneler çok klişeleşmişti. Buradan bir yere varılır mı diye beklerken patlama olduğuyla kaldı. Ne patlamadaki adam hakkında bir bilgi edinebildik, ne de karısını görebildik.

Filmin devamında Türk polisinin baskın sahnesi ise Hollywood filmlerini aratmayacak kadar başarılı çekilmişti ve belki de filmin en önemli, en iyi sahnelerinden biriydi. Gerçekçilik son derece başarılı bir şekilde yansıtılmış, çekimler olabildiğince üst seviyede yapılmıştı.

cda2a9d69_86aeb036dee0cda882136174a45ffe[1]Film akıp giderken kopuk kopuk sahneler izlediğimi düşünmedim değil. Sabit bir çizgi üzerinde gitmiyordu film, tek bir konu da yoktu üstelik. Her cenahtan insana temas etme ve her tür düşünce yapısına mesaj verme kaygısı rahatlıkla fark edilebiliyordu. Örneğin,  filmle kesinlikle alakası olmayan zikir sahnelerinin yine Kurtlar Vadisi’nden sonra moda olmaya başladığını aklıma getirdi. Ayrıca yeminle başlayan ve yine yarıda kalan ülkücü sahnesinin devamını boşuna bekledik.

Hele ki, bir sahnede müzik eşliğinde kafalarını abartılı bir şekilde oynatarak dans eden zenci polis karesi beni çok güldürdü. Amerika’daki zenci insanların bu şekilde resmedilmesi ne kadar gerçeğe uygun bilemiyorum, ama çok ciddi bir olay üzerindeyken ve yoğun trafikte araba kullanırken bu kadar gayri ciddi bir tavırla herhalde bu şekilde dans etmiyorlardır.

Filmde orjinal bir sahne bulmak için dikkatimi ne kadar zorlasam da, çoğu sahne bana felan feşmekan bir Amerikan filminden kesilip araya montajlanmış hissi vermekten öteye gidemedi.

Elbette çok ciddi bir emek verildiğinin ve milyonlarca para harcandığının bilincindeyim. Ancak böylesine ciddi oyuncuları bir araya getirip onların filme bir ruh katamadan, rollerini oynayıp kenara çekildikleri, parça parça aksiyon görüntüleri ile uluslararası bir dramın en sonunda mahalli bir olaya bağlanması beni hayal kırıklığına uğrattı. Bütün oyuncular sanki zorla konuşuyor gibiydi. Öyle bir hava vardı ki, “bir an önce repliklerimi söyleyeyim, sahnem çekilsin evime döneyim” diyor gibiydiler.

Filmin mesaj vermek için aşırı bir çaba içine girmesi de en dikkat çeken noktalardan biriydi. Tamam mesaj verilsin, filmin bir amacı olsun, ancak bu kadar da didaktik olunmaz ki. Mustafa Sandal’ın Amerika’ya gidip FBI’da adamla ilk karşılaştığında direk İslam mesajı vermeye çalışması da biraz komik olmuş doğrusu. Hacı’yı Hıristiyan bir kadınla evlendirerek “dinde diyalog” mesajları vermeye çalışmak da filmin amacını biraz aşmış bence.

Senaryoyu 10 yıl önce yazdığını söyleyen Mahsun Kırmızıgül, senaryoyu ve diyalogları filmi çekmeden tekrar gözden geçirseymiş, film müzikleri konusunda da ciddi bir destek alabilseymiş çok daha iyi olurmuş.  Bunun dışında Mahsun’un kendi çektiği filmlerde kendisinin oynamaması herhalde daha iyi olur. Filmi yönetmenin yanısıra oyuncuları da yönetmek iyi bir tercih olabilirdi. Çünkü koskoca filmde tüm meşhur isimlere rağmen en başarılı oyunculardan biri Hacı rolündeki Haluk Bilginer, diğeri onun annesi rolündeki Suna Selen’di.

Herşeye rağmen acımasız olmayalım, Türk sineması için bir milat diyebiliriz bu film için. Başkaları için daha başarılılarını yapmak ve Mahsun’a da daha iyilerini yapmak için bir basamak olacaktır muhakkak.

Okumaya Devam Et
4 Yorum

  1. M. Özkan

    22 Kasım 2010 / 16:59

    Sayın yazar, siz daha önce Cem Yılmaz’la ilgili de çektiği filmlerde oynamasa daha iyi olur demiştiniz. Size göre filmi yöneten ve yazan kendi filminde oynayamaz mı? Örneğin “ay lav yu” filmini Sermiyan Midyat çekti oynadı. Güzel olmamış mı?

  2. Admin

    22 Kasım 2010 / 17:06

    Mahsun iyi bir yönetmen olabilir ama kendi yönetiyorsa oynamasın, oyunculuk kabiliyeti biraz zorlama oluyor. Ayrıca Cem Yılmaz için komedi filmi yapmasın demiştim, sanırım yanlış hatırladın. Zaten o da sanırım bu eleştirilerin farkında ki, Şener Şen’le polisiye film yaptılar, nasıl yapmışlar göreceğiz.

  3. M.Ülkü

    22 Kasım 2010 / 23:02

    yahu hepsine katılıyorum bende sayın yazar(Admin).özellikle kopuk senaryo konusuna. Allahtan biletimi önceden almıştım ve güzel bir yerde ve güzel bir salonda izledim filmi.yoksa en önde dandik bir salonda izlediğimi düşündüm bir an da kafamda aklıma gibi bir oraya bir buraya gidip gelicekti 🙂

  4. A. Tekin

    29 Kasım 2010 / 16:26

    Filme yüzeysel bakacak olursak güzel. Aksiyon sahneleri özellikle Türk filmlerinde yeni bir devir açmıştır. Ancak bilinçli bir şekilde izlediğimizde Mahsun’un cemaatin birini “aklama” mesajıyla karşı karşıya kalıyoruz. Ayrıca dinler arası diyalog gibi saçma sapan şeyleri de filmde vurguladığını apaçık görüyoruz.

    O dopdolu polisiye aksiyon filme yazık olmuş…

Sen de Fikrini Paylaş

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Daha İlginç Yazılar: TV ve Sinema

  • TV ve Sinema

    Uzun Hikaye Be Arkadaş!

    Yazar:

    Ustalığını bu film ile ispatlayan Kenan İmirzalıoğlu, samimiyeti, içtenliği, karaktere giydirdiği elbise ile filmi bir şahesere...

  • TV ve Sinema

    Fetih 1453 Olmuş mu?

    Yazar:

    "Olmuş mu?" sorusunun cevabını vermeden önce, belirtmek gerekir ki, bu bir film ve ilk etapta ticari...

  • TV ve Sinema

    Sıcacık Bir Komedi: Eyyvah Eyvah!

    Yazar:

    İlk hafta salonlarda yer bulamayınca tası tarağı toplayıp bu hafta önceden de yer ayırtmak suretiyle sinema...

  • TV ve Sinema

    Sigaraya ve Reklama Ölüm!

    Yazar:

    Televizyonda siz de denk gelmişsinizdir, adam anlaşıldığı kadarıyla sigara gibi birşey içiyor, anlamak zor (!) çünkü...

  • TV ve Sinema

    Tecavüz Eden Edene Fatmagül!

    Yazar:

    Kanal D’de Fatmagül’e yapılan şaşaalı tecavüzü duymayan yoktur. Kaçıranlar için haberimsi siteler video bölümlerinde izleme lüksü...

Sirac El

1999 yılından bu yana web tasarımcı olarak yurt içinde ve yurt dışında pek çok projede yer aldım. 2002 yılında Sanalkurs.net'i ve 2013 yılında da Etkinlik.com.tr'yi kuran ekibin bir parçası oldum. Girişimci, tasarımcı ve eğitmen olarak çalışmalarımı sürdürüyorum. Daha Fazla...

Öne Çıkanlar

YUKARI